Gönderen Konu: KANSER BU KADAR YAKINDA MI? Kasım. 17. 2008 03:05  (Okunma sayısı 80281 defa)

is

  • Ziyaretçi
KANSER BU KADAR YAKINDA MI? Kasım. 17. 2008 03:05
« : 23 Temmuz 2010, 09:48:11 »
KANSER BU KADAR YAKINDA MI?

           Evet! Kanser bu kadar yakındadır. Hiçte öyle uzak diyarlarda değildir. Kanser etkenleri gerçekten tüm insanlığın yanı başındadır; evimizde, aşımızda, yediğimizde, içtiğimizdedir. Her zaman ve her yerde bulunmaktadır.

           Nasıl olur? Demeyiniz. Olur. Bal gibi olur. “Bize çok yakın” dememizden korkanlar, ürkenler olacaktır. Haklıdırlar. Korkmak gerekir. Ürkmek gerekir. Hatırlarsanız, Önkolog Prof. Dr. Erkan Topuz Hocamız, bir ara, durmadan anlatıyor; soruldukça coşuyor. Kanserin bizlere ne kadar yakın olduğunu; her şeyde, her yerde kanser etkenlerinin neler olabileceğini ifade edip duruyordu. Televizyonlarda o kadar çok bu konularda açıklamaları ard arda yaptı ki, bir kısım insanlarımız, “aman canım, her taraf kanser edici etkenlerle kirlenmiş, bizler ne yapsak, ne etsek kanserden kurtuluşumuz yok” demekteydiler. Ancak Erkan Topuz Hocamız' ın bu kadar anlattıklarından başka, daha çoook anlatacakları da vardır. Bundan emin olunuz. Sormuş olsanız, eksik anlattığını kendisi de ifade edecektir. Bu durumda bize yakın olan kanser etkenlerinin neler olabileceğinin altının çizilmesi ilk adım olmalıdır.

(Erkan Hocamızın ifade ettiği, kanser edici etkenler konusunda tüm anlattıkları, bizlerin uyanması, bu etkenlerin bizlere olan tesirlerinden uzak kalmamız içindir. Bizleri uyarmakta ve “sakının!” demektedir. Ana fikir genel olarak budur. Başka bir şey düşünülemez. Sonra hatırlayınız. Bazı kanser edici sebepleri sayarken, kanser edici etkenlerle ilgili ürünlerin ya da malzemeleri üreten firmaların şimşeklerini üzerine çekebileceğini hesaplamak suretiyle uyarıda bulunmakta, bu konu üzerinde “gelir elde edenlerin şimşeklerini çekmek istemem ama” diye parantez açarak; konuşmalarında, açıklama ihtiyacını duyduğu konuları belirtmektedir. Bu da göstermektedir ki, bir ilim adamımızın, bizleri uyarmakla görev yaptığının bilincinde ve bu uyarılarından dolayı da zarar görebileceğinin idrakinde olduğudur. Neticede, ilim adamlarımızın anlattıklarından dolayı, ne korkuya kapılıp, her şeyden uzak durmaya çalışacağız; ne de “atın ölümü arpadan olsun” deyip, boş vermişlerden olacağız. En doğru yol, söylenilenleri dinleyip; ikaz edilen, uyarılan konularda tedbirlerimizi elden geldiğince alarak; kanser yapıcı etkenlerden, elimine ettiğimiz kadarı ile uzak durmaya çalışmamız, elbette bizlerin menfaatine olacaktır. Bir örnek verirsek; daha doğru anlaşılmış olur. Bir toplulukta 100 birim etkenle karşı karşıya olan insanlarımızdan bir kısmı 100 birim etkenden 50 birimi elemeye gayret etti ve eledi. Diğer kısım insanlarımız ise, 100 birim etkenle sarmaş- dolaş yaşadı; hiçbir etkeni elimine etmeye çalışmadı. Matematik olarak hangi grup insanlarımız kansere yakalanmaya daha fazla müsaittir? Elbette 100 kısım etkenle sarmaş- dolaş olanlar grubu. Bunun aksini iddia etmek mümkün değildir. Profesör Dr. Erkan Topuz Hocamızın da, ısrarla bu konuları olabildiğince sayıp dökmesi bu sebepledir.)

           Kirlenme yeryüzünde o boyutlardadır ki, çoğu kirliliği anlatmaya, ilim adamlarının zamanları yetmez. Bir sigaranın içinde 4000 çeşit kanserojen etkenin bulunduğunun bilinmesi, sanırım kirlenmenin boyutlarının bilinmesinde yardımcı olacaktır. Kirlenmenin bu boyutlara gelmesinin sebeplerinin ele alınarak, kirlilik unsurlarının tek tek yok edilmesi ile insanlığın bu etkenlerden kurtarılması seferberliğinin başlatılması; bu iş için de, yürekli ilim adamlarının daha çok öne çıkmaları, medya kuruluşlarınca daha çok öne çıkarılmaları gerekmektedir.

           Sigaranın 4000 çeşit kanserojen etkeni içerisinde taşıdığını duyduğumuzda(koseyazilarinayorumlar.com sitesinde "alışkanlıklarımız" başlığı altındaki yazıyı okuyunuz lütfen!), “hadi canım sende” diyenlerimiz çoktur. Çünkü duyanlar içerisinde, bu kadar zehirli/ zararlı madde o ufacık sigara içerisine nasıl sığar diyenler, çoğunlukta olacaktır. Gerçekten inanılması zordur. Ancak ilmi bir gerçek olarak, ilim adamlarımıza saygıdan ötürü, kabul etmeme gibi bir lüksümüz olamaz. Şahsen televizyondan duyduğumda, kulaklarıma inanamadım. İnternetten araştırdığımda, söylenilenin ne kadar doğru olduğunu gördüm.

           Bu kadar çok kanserojen maddenin neler olabileceğini araştırdığımızda, daha doğrusu, gerçeklerle karşı karşıya kaldığımızda, ilmi verilerin doğruluğunu tasdik etmeye mecbur kalırız. Evet! Araştırınız lütfen! Bu kadar çok kanser etkeni maddelerin neler olduğunu görecek; ilmin ve teknolojik gelişmelerin sonucu, son yüzyılda bulunabilen bu maddelerin tamamının, bu zehir deposu sigaranın içinde olabileceğini, tasdik etmek zorunda kalacaksınız.

           Sigara içerisinde bulunduğu ifade edilen zehirli ve kanserojen maddelerden bazıları şunlardır:

                      Gaz odalarında kullanılan zehir: Hidrojen Siyanür 
                      Tüp gaz olarak ocaklarda kullanılan: Bütan
                      Kanserojen madde: Dretan, Toluidin, Piren                      
                      Akü metali olarak kullanılan: Kadmiyum                      
                      Egzos gazından çıkan: Karbonmonoksit                      
                      Boya çözücü madde olan Tiner: Toluen 
                      Kanserojen etkili olan: Polonyum- 210                      
                      Füze yakıtı olarak kullanılan: Metanol 
                      Tuvalet temizleyici madde: Amonyak
                      Radyasyon etkisi bulunan: Radon
                      Bağımlılık yapıcı madde: Nikotin                      
                      Böcek öldürücü ilaç: DDT 
                      Boya sökücü: Aseton                      
                      Boya maddesi: Fenol                      
                      Fare zehiri: Arsenik
                      Güve ilacı: Naftalin

           Ayrıca 3884 zehirli madde olmak üzere 4000 civarında zehirli ve kanserojen maddelerdir.
 
           Sigara, ilmin ve teknolojinin gelişmediği zamanlarda içildiğinde, zararlarını ortaya koyacak bir veri bulunmamaktaydı. Zararlarını çoğu insanlar bilmemekteydi. Kanserin bilinmediği zamanlarda çıkan bir kısım urların sebeplerini, herkes başka türlü izahlarla geçiştirirlerdi. Gelişmeler sonucu, kanserin en önde gelen sebeplerinden birinin, sigara olduğunun ifade edilmesi, ilmi çalışmaların hızlandığı son zamanlara rastlamaktadır.

           Yazılı ve görsel medyanın imkanları insanların uyarılmaları için müsaittir. Bu konularda uyarıların tüm medya kuruluşlarında, sürekli halde yapılmasının, insanlarımızın kirletici/ hastalık yapıcı etkenlerden uzak durmaları için uyarılmalarına, yardımcı olunmasını kolaylaştırıcı, etkisi bulunmaktadır.

           Her taraf kanser etkenleriyle kirlenmiştir. Her yerde kanser etkenlerini yemekte; her yerde kanser etkenlerini solumaktayız. Yanlış değil. Doğru. Bu doğrulardan hareketle, mümkün olabildiğince, kanser edici unsurlardan uzak durmaya çalışmalı ve bu konuda herkes birbirini uyarmalıdır.

           İnsanlığın yok edilmesinde, bir an önce mezarların doldurulmasında, kanser yapıcı etkenlerin başında, sigara gelmektedir. Bilindiği üzere, henüz bir/ iki sene öncesinde, akciğer kanseri olanların %80’inin sigara içtikleri yazılıp çizilirken ve bu oran araştırma raporlarına girerken; bu günlerde akciğer kanseri hastalarının %95’inin sigara içtikleri yazılmaya başlanmıştır. Bunun anlamı açık şekliyle, akciğer kanserine yakalananların %95’inin sigara içmesinin tesadüf olmadığı, bu etkenin mutlaka insanların hayatından çıkarılmasının zorunlu olduğu, açıkça ortaya konulmuş; insanların bu kanser edici etkenden, mümkün olduğunca uzak durmalarının kaçınılmaz olduğunu gündeme getirmiştir.

           İlim adamlarının bu kadar korkutucu, ürkütücü konuşmalarından amaç, bizleri kanser edici etkenlerden uzak tutmaktır. Bazı kimselerin iddia ettiği gibi, insanların yanlışlardan dönmeleri için şiddetle ve dehşetle hadiselerin üzerine gidilmesi/ ifade edilmesi, insanların kötü alışkanlıklardan uzaklaştırılmaları için bir taktik olduğu yolunda yorumlar yapılmasını gündeme getirmektedir. Anlatımların korkutucu olmasından kasıt, anlatan kimsenin, karşısında bulunanlara, işin vahametinin boyutlarının anlatımında, “artık yeter, vazgeç” anlamını, dinleyenlerin çıkarabilmelerini kolaylaştırıcı olacağı düşüncesidir. Bunun bu şekilde değerlendirilerek; ikaz edenlerin “tu kaka” edilmemeleri gerekir. Neticede, ikaz edilenlerin uyanmalarının zamanının geldiğinin ifade edildiğini söyleyebileceğimizi, herkesin anlamasının gerektiğidir.

           Kanser yapıcı etkenler devamlı sayılıp dökülmektedir. Televizyonların yaygınlaşması ile, herkesin her şeyden haberdar oldukları kanaati ile, “ben bilmiyordum” diyebilecek hiç kimsenin kalmadığı kanaatine varabiliriz. Ancak bu ikazlardan nasibi olanlar, kısmetleri kadarını alabilmektedirler. Bir kısmımız derhal harekete geçerek, kanserin ana sebepleri olan stresten uzak kalmaya özen gösterdiğimiz; bağışıklık sistemlerimizin kuvvetlendirilmesi yönünde tedbirler almaya başladığımız; yediklerimize ve içtiklerimize dikkat eder hale geldiğimiz için, ileri tarihlerde, sağlıklı kalabileceklerinin işaretini verebilmektedirler. Bir kısmımızda, “atın ölümü arpadan olsun” düşüncesinde olduklarından, hiçbir konuda tedbir almadan, uluorta yaşamaya devam etmektedirler. Benzeri konularda akla geliverenleri sıralayalım:

           Bilindiği üzere, yanık tüm yiyeceklerde kanserojen etkinin olduğu ilmen sabittir. Peki! Herkesin bildiği “yanık ve küflü ekmek yemeyiniz” Hadis-i Şerifi’ne itibar etmemenin neticesinde, yanık ekmekleri, börekleri, kebapları, pideleri her gün yiyen insanlarımıza ne yapabiliriz? Elden ne gelir? Burada akla gelen:

           “Kendi düşen ağlamaz.”  Atasözümüzdür. Evet! İnsanlarımızın, yazılanlar/ söylenilenler çerçevesinde, yanlış yaşam tarzları/ ilim adamlarının ikazlarına uymamaları sonucu, pervasızca kanserojen etkileri bilinen gıdalardan uzak durmamaları neticesinde, “kendim ettim; kendim buldum” demeleri mukadderdir. Hal böyle olunca, diyebiliriz ki:

           Kanser bize yanık ekmek kadar yakındır.
           Kanser bize yanık kebaplar kadar yakındır.
           Kanser bize yanık pideler kadar yakındır. Bunların uzaklaştırılması, açıkça görüldüğü gibi kendi elimizdedir. Yanık gıdaları tüketmekle, uzaklaştırmak istemediğimiz kanserojen etkenler çerçevesinde, tedbirimizi almıyorsak; kanser bize bu kadar yakındır.

           İlim adamlarının yaptıkları araştırmalar çerçevesinde, 4000 çeşit kanserojen etkenin bulunduğunun bilindiği halde, sigaranın içilmesinin makul ve mantıklı bir izahı/ açıklaması olabilir mi? Elbette olamaz. Zira içilmesinde hiçbir menfaatinizin olmadığı, bilakis vücudunuza zarar veren bir maddenin, içilmesinin mantığı olamaz. İçilirse; kanser, içenlere bu kadar yakındır.

           Bunun yanında maddi yönden kayıpların hesaplanması dahi, bu kadar aç insanların bulunduğu dünyada, havaya savrulan, birkaç çekimlik duman için harcanan bunca paraların mantıklı bir açıklaması olamaz.

           Bunların yanında Müslüman olarak sigaranın içilmesinin, bünyeye verdiği zarar sebebi ile “haram” hükmünde olması sonucu, içilmesinin kesin olarak yasaklandığı, İslam Dininden dolayı, Müslümanlarca içilmesinin hiçbir mantıklı açıklaması olamaz. İçiliyorsa, kanser bu kadar yakındır.

           Bunların yanında, adalet duygusu çerçevesinde, kendisinin ihtiyacı saydığı sigaranın günlük maliyeti kadar parayı, eşine, çocuklarına veremeyen kimsenin, yine de adalet duygusunu hiçe sayarak içmesi halinde, kanser bu kimseye, bu kadar yakındır.

           Gıdalarımızda çoğunlukla bulunan katkı maddelerinin kanserojen etkilerinin göz önüne alınması durumunda, bu maddelerle kirlenmiş olduğu bilinen maddeleri tüketmekten kaçınmayan insanlarımızın mantıklı bir izahı olamayacağı gibi, bu kimselere kanser bu kadar yakındır.

           Evlerimize yaptırdığımız, solvent yüklü suntalardan yapılma, gardrop v.s.’nin yatak odalarımızda, her gün ve gece saatlerce, kullanmamız boyunca da yıllarca etkisi altında tutan kokusu dikkate alındığında, bu zararlı etkenlerini bile bile bunları kullanmaya devam eden bizlere, kanser bu kadar yakındır.

           Örneklerini bu işin ilmini yapan hocalarımızdan fazlası ile duyduğumuz, o kadar çok etken vardır ki, bunları saf dışı bırakarak, yaşantımızın her safhasında uyanık olmamız, kanserojen etkili malzemelerden uzak durmamız, sağlığımız açısından önem arz eder. Şayet uzak duramıyorsak; kanser bize bu kadar yakındır.

           Sağlığınız daim olsun. Saygılarımla…23.Temmuz.2010- 01:48
« Son Düzenleme: 20 Temmuz 2013, 20:45:41 Gönderen: is »